DEMOKRASİ VE BEDEL
Guy de Mauppasant sürekli Eyfel Kulesi’nde bir kafede otururmuş. Neden kuleden bu kadar nefret ettiği halde gidip orada oturduğunu soranlara da “Paris’ te Eyfel’in görünmediği tek yer burası” cevabını verirmiş.
Demek ki, çoğu zaman, içindeyken sorunu görememek ve çözüm üretememek böyle oluyormuş.
Demokrasi mücadelemiz tabandan gelen bir talep sonucu olarak değil, bir avuç aydınımızın bedel ödeyerek verdikleri mücadele sonucu doğmuştur.
Avrupa milletlerinin ağır bedeller ödeyerek elde ettikleri kazanımları, bizlere bir kaç sene içinde başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere etrafındaki bir avuç fedakar insan tarafından verilmiştir.
Belki de bunun sonucu olarak içselleştiremeden, eski alışkanlıklarımızla tepki vermeye devam ettik.
Çok partili sistemle birlikte siyaset oyun kurucuları kendilerine alan açabilmek için bu durumdan faydalanmışlar ve Cumhuriyetle birlikte aydınlanma mücadelesi veren kadroyla mücadeleye girmişlerdir.
Ülkemizin, Osmanlı sonrası yeni bir devlet ve bunun çatısını oluştururken yaşanılan süreçler hem iç hem dış kuvvetler tarafından sürekli kaşınarak yaralarımızın kabuk bağlamasına izin verilememiştir.
Benim düşüncem ülkenin bu iki damarının 100 yıl boyunca bu sorunları çözmek bir yana daha da karmaşıklaştırdığına şahit olduk. Artık geçmişi konuşmak değil, gelecek konusunda alternatif planlamalar yapmalıyız.
Devlet aklının burada devreye girip, bu iki ana damarın geçmiş olumsuzlar hakkında sessizlik yemini yapmalarını öneriyorum.
Böylece ülkenin siyasi enerjisini gelecekle ilgili alternatif planlamalara ayırabiliriz.
Demokrasinin sandığa indirgendiği ve hybrid demokrasiler arasında olan ülkemizin geleceğini burada görüp önemsiyorum.
Yazımın başlangıcındaki örnekte belirttiğim gibi sorunun içinden artık çıkıp, dışardan bakmalıyız.
Yusuf Sert
Diş Hekimi