DEMOKRASİ NEDİR, NE DEĞİLDİR? YUSUF SERT YAZDI

DEMOKRASİ NEDİR, NE DEĞİLDİR? 

Alain Touraine Demokrasi nedir? isimli kitabı hakkında bakın neler diyor; “Demokrasi iki cephede savaşmalı: Bir yandan, yine en güçlülerin hizmetinde bir ideoloji olarak belirme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir; öte yandan da adı canının istediğini yapan baskıcı bir iktidarın hizmetinde kullanılabilir. Bu kitabın amacı, bu iki tehlikeye karşı savaşarak siyasal alanın yeniden kurulmasına ve demokratik düşüncelerin yeniden doğmasına yardım etmektir.”

En güçlüler ve siyasal iktidar demokrasinin iki temel unsuru olarak karşımıza çıkıyor her ikisinde de güç zehirlenmesi en büyük semptom olarak karşımıza çıkmıştır hep, rövanşist düşüncelerde bu semptomun en belirgin sebeplerinden biridir. Halbuki demokrasi denen ve her fırsatta herkesin sarıldığı olgu böyle şeylerden çok uzakta daha masum, daha zararsız ve daha faydalıdır, tıpkı aslında kimyasal bir zehir olan ilaç gibi uygun dozda alındığında insanlığa faydalı olan bir mucize gibidir. İki ucu keskin bir bıçaktır, ehil ellerde olduğunda zararsız, kötü niyetli ellerde cinayet aleti gibidir.

Malumunuz tüm ülke yine önemli bir seçim atmosferine girdi, önemi seçimin ismi ya da cinsi değil aslında önemi siyasilerin olaylara bakış açısından kaynaklı. Sıradan bir Avrupa ülkesinde yerel seçimler aslında o kadar da ciddiye alınan bir şey değildir tıpkı yerel siyasetçiler gibi ama bizim ülkemizde klasik siyasetçilerin olduğu her yerde her seçim Kanarya Severler Derneğine başkan seçileceğinde bile yer yerinden oynar. Türlü sıfatlar duyarız siyasetçiler ya da siyasi gruplar hakkında haydi biraz daha indirgeyelim siyasi parti üyeleri hakkında. Bu sıfatların altında yatan ise ya memleketleri, ya dini mezhepleri ya da etnik kökenleridir halbuki ülkemizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK tüm bu kimliklerden sıfatlardan arınmış bir Türk kimliği yaratmak istememiş midir, herkesi Türk kimliği çatısı altında toplamak istememiş midir? Büyük askeri dehasının yanında büyük bir siyasetçi olan Ulu Önderin peşinde gittiğimizi iddia eden bizler neden bu yoldan saptık ve liyakati bir kağıt gibi buruşturup çöpe attık? Onun yerine şuncu-buncu, şuralı-buralı diye birbirimizi ayırdık bir kenara attık ne acı değil mi?

Halbuki hepimizin tek bir sıfatı olmalıydı bu ülkede yaşayan medeni insanlar olarak; ATATÜRKÇÜ

Yetmez miydi? Yetmedi, yetmiyor

Kime ya da neye inandığımızın, güzel ülkemin hangi şehrinden, yöresinden olduğumuzun ne önemi var, hani rahmetli Barış MANÇO bir şarkısının sözlerinde, Hemşerim memleket nere diye sorduğunda cevabı kendisi “…Bu Dünya benim memleket…” diye veriyordu. Ama siyasetin en büyük ve ne yazık ki vazgeçilmez kliklerindendir memleketçilik, mezhepçilik. Sen kimsin? Eğitimin ne? Uğraşların neler? Mensubu olduğun partiye ne verdin neler verebilirsin? İnanın bu soruları ne soran var ne de cevaplarını umursayan. Hal böyle olunca liyakatsiz kadrolarla yönetilen kurumların bu ülkeyi ne hallere getirdiği sürpriz olmuyor.

Benim gibi düşünen kimler varsa, sesimizi daha çok duyurmalıyız, çoğalmalıyız bu alanda ki boşluğu liyakatsizlere çok bırakmışız şimdi de kalkmış sızlanıyoruz, suçlu onlar değil suçlu biziz.

Önümüzde ki seçimler  sıradan bir Avrupa ülkesi olmadığımız için ve iktidara önemli mesajlar verme fırsatı olduğu için oldukça değerli ve en büyük gücümüz elimizde ki bir oyumuz, şimdi söz bizde, lütfen heba etmeyelim her şeyin çok daha güzel olacağı bir Eyüpsultan ve İstanbul için vakit geldi

Saygılarımla…

DİŞ HEKİMİ YUSUF SERT