CHP önceki dönem MYK Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran gündem özelde, Yurt Gazetesi Yazarı-İST Temsilcisi Abdullah Ağırkan’ın sorularını yanıtladı…
Yurt Gazetesi: Türkiye ekonomisi tarihinde görülmemiş düzeyde kırılgan bir süreçten geçiyor ve daha da derinleşecek bir süreç olduğu ifade ediliyor ne dersiniz…
Yasemin Öney Cankurtaran:
Evet, Türkiye Cumhuriyeti diyebiliriz ki kurulduğu günden itibaren hiç bu derece kırılgan bir dönem geçirmedi. Kuruluşun ilk yıllarında yoktan var eden milletimiz şimdi ogünlerden bize miras kalan, emekle var edilen değerlerimizin, nasıl tüketildiğini, özkaynaklarımızın nasıl yabancılara peşkeş çekildiğini, tarımdan teknolojiye kadar herşeyi ithal eden bir ülke haline gelişini bizzat yaşıyor. Bırakın kendi kendimize yetip ihracat yapabilmeyi, buğdayı, mısırı, şekeri, eti bile ithal eder duruma düştük, muhtaç edildik. Ve sonuç olarak da üretmeyen, tüketen ve ithalata mecbur bir ülke haline geldik. Bu şartlarda elbette son derece kırılgan bir ekonomi altında eziliyoruz hatta bizim ekonomimiz için kırılgan demek bile artık iyi niyetli bir tanım zira ekonomi de kırıldı halkın direnci de kırıldı. Ülkede dolar da enflasyon da dizginlenemeyecek şekilde koptu, gidiyor. Ve bu hükümetin bu durumu düzeltebilmesinin de imkanı yok. Nasıl düzelir derseniz, ancak giderlerse diyebilirim çok acı ve pragmatik bir cevap gibi duracak biliyorum ama maalesef gerçek bu..Bu zihniyet ve bu yapı ekonomiyi değil ancak doları ve enflasyonu şahlandırabilir ki mevcut durum da bunu gösteriyor zaten..
Yurt Gazetesi: Nureddin Nebati gözlerdeki ışıltı derken ne demek istiyor? Ekonomi çevreleri ve iş dünyası nasıl bakıyor bu duruma sizce?
Yasemin Öney Cankurtaran:
Üzülerek söylüyorum ki maalesef bizim ekonomi bakanımızı hiç kimse ciddiye almıyor hatta son dönemlerin en aktif komedi malzemesi haline gelmiş bir ekonomi bakanımız var. Gerek yurtdışı piyasalar gerek iş dünyası ve vatandaş gözünde söylediklerine inanılmayan ve tüm açıklamaları gerçeklerin çok dışında olan bir bakanla ekonomiyi yönetmeye çalışıyorlar.. Gözlerdeki ışıltıya bakın cümlesi resmen halkla dalga geçmektir. Eğer Türkiyeyi yönetenler saraydan ve konforlu koltuklarından kalkıp gerçek anlamda, samimiyetle halka inerlerse gözlerdeki ışıltının gözyaşından kaynaklı parlaklık olduğunu anlarlar. Bugün çocuğunu ve kendisini besleyemeyen, evini ısıtamayan, faturaları ödeyemeyen, kiralık ev bulamayan ailelerin gözyaşlarıyla dalga geçip bunu gözlerdeki ışıltı, parlaklık olarak gören bir bakanımız daha doğrusu gerçeğe bakamayan bir bakanımız var:)
Yurt Gazetesi: Ekonomi yönetiminde ehliyet-liyakat ne durumda?
Yasemin Öney Cankurtaran:
Türkiye bugün tam anlamıyla adama göre koltuk, yandaşa göre iş yaratan bir yönetim anlayışına, adam ve şirket kayırma adına zarar etmeyi, başarısızlığı göze almış insafsız bir anlayışla yönetiliyor. Bir bakın etrafınıza, herkesin haketmediği şekilde zenginleşen komşusu, meslekdaşı, arkadaşı var. Herkes soruyor bunlar nasıl bu kadar zengin oldular diye. Elbette hakkıyla çalışıp kazanana kimse birşey diyemez ama bugün hükümet o kadar ehliyetsiz, iş bilmez, haketmeyen insanları, şirketleri zenginleştirdi ki liyakatden bahsetmek mümkün olmadığı gibi haksızlığın bu kadarı dedirtecek ölçüde bir adamcılık zihniyeti, yandaş kitlesi oluşturulmuş durumdadır. Bu da doğal olarak her sektörde her alanda bir yönetim zaafiyeti oluşturuyor. Sonuç ortada: hergün zam, reel olarak %200 e göz kırpan bir enflasyon, işsizlik, yüksek kurlar, fakirlik.. Sonuç tam bir fiyasko..
İşi bilene, hakedene, liyakate göre değil de adamına göre iş yaratma noktasına götüren bu yönetim şekli ülkemizi maalesef bu duruma sürükledi.. Türkiye’de iş bilmez insanların elinde sistem durdu, çöktü adeta..
Yurt Gazetesi: Türkiye barınma krizi mi yaşıyor? Konut – kiralar vb sorunlar neye işaret ediyor?
Yasemin Öney Cankurtaran:
Ülkemizdeki konut ve kira fiyatlarına değinilecekse, mülteci sorununa bakmadan konuyu açıklamak büyük eksiklik olur. Şöyle ki; başta Suriyelilerin barınma sorunu öncelikle kira fiyatlarını çok etkiledi bunu hepimiz biliyoruz. İlk aşamada arz- talep dengesini bozan konu bu oldu. Belirli sayıdaki konut sayısı belirsiz sayıdaki mültecilerin kira talebiyle karşılaşınca kiralık ev adeta karaborsaya düşmüş gibi fahiş fiyatlara yükseldi. Belirli kategorideki konutlarda yaşanan bu kira artışı bir anda tüm kategorideki konut fiyatlarına da yansıyınca öyle bir piyasa oluştu ve kiralar adeta uçuşa geçti. Hükümet de bu konuda hiçbir düzenlemeye gitmediği gibi yabancıya konut satışından elde edeceği dolarları düşünerek ev satın alana vatandaşlık hakkı verince hatta bunun pazarlamasını yapınca, dolar bazında ülkemizi ucuz bulan Arap ülkelerin akınına uğrayan emlak piyasası tamamen altüst oldu. 400 bin dolarlık ev alan yabancıya vatandaşlık satan bir ülke haline dönüşmemize mi üzülelim bu fiyatlardan artık ev sahibi olmayı bile düşünemeyen kendi halkımıza mı üzülelim bilemiyoruz artık. Mülk sahipleri hayal bile edemeyecekleri fiyatlara satış teklifi veriyor ve vatandaşlık almak isteyen bir yabancı da gelip o fiyata o evi alıyorsa piyasa nasıl olur? Elbette dengesiz ve çılgın bir yükseliş olur. O arada olan dolar bazında gelir artışı olmayan bizim kendi milletimize olur. Bu şartlarda kendi emeğiyle çalışan halk artık ne ev alabilir ne de uygun kiralık ev bulabilir. Akabinde de hizmet sektöründe çalışacak kimseyi bulanazsınız. Zira bu fiyatlarla bir otelde, restaurantda, esnaf yanında çalışacak eleman ne ücret alıyor ki bu kiraları verebilsin? Çok ciddi bir barınma sorununa doğru gidiyoruz ve çok tehlikeli bir durum bu. Ve bu kira artışları her sektörde enflasyonun daha da yükselmesine sebep oluyor. En basitinden küçük esnaf dahi yüksek kira artışını fiyatlara yansıtmak zorunda kalıyor. Bu döngü olduğu sürece de fiyatlar artmaya ve konut sorunuyla beraber enflasyon da artan bir sorun olmaya devam edecektir.
Yurt Gazetesi: Barınma sorunu nasıl çözülmeli sizce?
Yasemin Öney Cankurtaran:
Hükümet derhal yabancıların konut alımı karşılığında vatandaşlık verme düzenlemesine bir sınırlama getirmelidir. Yabancı alımı ile kendi vatandaşının evsiz kalabileceğini düşünmeden getirilen yasaların acilen yeniden düzenlenmesi ve her gelir seviyesindeki vatandaşının mülk sahibi olabilmesini sağlayacak fırsat eşitliği yaratması gerekiyor. Ama bu reklamlarda gördüğümüz “Ayda sadece 28 bin taksitle ev sahibi olabilirsiniz” gibi halkla adeta dalga geçer gibi gerçeklikten uzak rakamlarla olmaz tabiii. Türkiye’de ev alacak gücü olmayan hangi vatandaşın geliri bugün ayda 28 bin tl taksit ödeyebilir ki! İlk olarak mültecilerin gönderilmesi meselesinde ivedilikle eyleme geçilmelidir. Mültecilerin gitmesi durumunda o kadar ciddi sayıda kiralık konut açığa çıkacaktır ki bu da kira fiyatlarının otomatik olarak düşmesini sağlayacaktır. Ayrıca fırsatçılık yapmaya çalışan mülk sahiplerine de yasayla sınırlama getirilmeli, uymayanlara ciddi ceza-i müeyyideler uygulanmalıdır.
Bölgelere göre rayiç bedeller tespit edilmeli, hem mülk sahiplerini hem kiracıları mağdur etmeyecek ortak çözümler üretilmelidir. Aylardır hükümetten beklenen çözüm de maalesef yine balon çıktı. Arabuluculuk sistemiyle kira sorununa çözüm diye altı boş, pratiği olmayan bir açıklama geldi. Sanki ülkede ev sahibi ile kiracı birbiriyle görüşemiyor da ondan anlaşamıyorlar. İki üç kat kira artışı istendiği için anlaşamıyorlar iken arabulucu nasıl bir çözüm bulabilir ki buna? Kısacası vatandaşa yine ücret ödemesi gereken başka bir bürokratik duvar daha konarak bu sorun çözülemez. Hükümetin samimi olarak, halkın ne kadar zor durumda olduğunu gerçekten anlayarak ciddi bir çalışma yapması gerekmektedir. Ama görüyor ve biliyoruz ki hükümetin gündeminde vatandaşın sorunları yok. Onların gündemi; ne yapsak da kaybedeceğimiz bir seçime girmesek ve bu düzeni biraz daha devam ettirip cebimizi doldursak. Emin olun vatandaş diye bir gündemleri asla yok. Enflasyon oranındaki kira artışı ya da dolara endeksli konut fiyatları artık TC vatandaşlarının alım gücünün çok üzerinde kalıyor. Bununla ilgili detay içeren, ayrıntılı bir çalışma yapılması, bu çalışmaya hem yerel yönetimler, hem emlak piyasası temsilcileri hem finans çılar dahil edilmelidir. Halktan kopan bir yönetimden halk için bir çözüm bulmasını bekleyemez hale geldik. Ve kira, konut fiyatları hergün biraz daha artış gösterirken hükümetin duruma çözüm için bir düzenlememe yapamamasını hayretle karşılıyoruz.
Yurt Gazetesi: Türkiye Beslenme ve Barınma noktasında nasıl bir sürece doğru ilerliyor?
Yasemin Öney Cankurtaran:
İnsanlar bugünkü enflasyon baskısı altında artık beslenemiyor, sosyalleşemiyor sadece aç kalmamak için karın tokluğuna çalışıyor. Ha diyeceksiniz ki benzin artıyor ama trafikte azalma yok aksine artıyor. Boğazda restaurantlarda yer yok, dükkanlarda alışverişte kasada sıra var, doğru durum aynen böyle. İşte tam da kendi vatandaşımızın gidemediği yere Araplar gidiyor, bizim giyemediğimizi, yiyemediğimizi onlar ucuz buluyor ve gayet iyi para harcıyor. Ya da ülkede çalışmadan zenginleşen bir kesim var ki onlar için ne doların ne enflasyonun hiç önemi yok kolayca kazandıklarını kolayca harcıyorlar. Dediğimiz gibi fakirleşen kesim emeğiyle, hakkıyla çalışan kesim oldu ülkemizde. Zenginleşen %7-10 arası bir nüfus geri kalan %90 nın sırtına binmiş durumda maalesef. Bu gidişle TC vatandaşları şehirlerde yaşayamayacak duruma gelir, bu kira ve konut fiyatları, üstüne bu derece pahalı geçim şartları altında ezilir kalır. Zaten tüm dünyada bir gıda sorunu var bu sebeple tüm ülkeler önce kendi vatandaşını düşünerek politika üretirken Türkiye tam tersine kendi milletini, yarını düşünmeden, günü kurtararak herşeyi satma derdinde, yeter ki dolar gelsin derdinde.
Nasıl düzelir diye sorarsanız bu hükümet gittiği gibi herşey sırayla düzene girer emin olun ama bu yönetim değişmedikçe ülke bırakın düze çıkmayı yokuş aşağı yuvarlanmaya devam eder. Kimse bu hükümetten birşey beklemesin.
Yurt Gazetesi: Geleceğe dair nasıl bir ülke hayaliniz var? Son olarak ne dersiniz…
Yasemin Öney Cankurtaran:
En kısa sürede seçim olmalı, bu hükümet değişmeli, bu sistem değişmeli, parlamenter sisteme dönülmelidir. Merkez Bankası, Yargı sistemi gibi bağımsız olması gereken kurumlar bağımsız olmalı, tek adam korkusu olmadan karar alabilmeli, devrt ve özel sektör liyakat esasına göre kadro oluşturmalı ve hakkıyla kazanç esas alınmalıdır. Eğitim ve sağlık sisteminde reformların yapılacağı, üreten, kendine yetebilen bir ülke olmalıyız. Demokratik bir ülke olarak dünyadaki itibarımızı tekrar kazandığımız, adaletin işlediği, hukukun üstünlüğünün esas alındığı, ekonominin ve hayatın normale döndüğü bir TÜRKİYE hayal ediyorum.
İnsanların yine mutluluk içinde oldukları, yarın ne olacağım kaygısıyla değil yarın her şey güzel olacak umuduyla hayatlarına devam edebileceği günler diliyorum.