SİSTEMİN İÇ KRİZLERİ
Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın önsözünde şöyle yazıyordu: “Gelişmelerinin belirli bir aşamasında toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. Burjuva üretim ilişkileri, toplumsal üretim sürecinin en son uzlaşmaz karşıtlıktaki biçimidir: Bireysel bir karşıtlık anlamında değil, bireylerin toplumsal varlık koşullarından doğan bir karşıtlık anlamında; bununla birlikte, burjuva toplumun bağrında gelişen üretici güçler, aynı zamanda, bu karşıtlığı çözüme bağlayacak olan maddi koşulları yaratırlar.”
Toplumsal değişim ve dönüşümleri maddi temelleri ve içerdiği karşıtlıklarla birlikte sunan Marx’ın bu perspektifi, kapitalizmin neden bugün tarihsel bir krize sürüklendiğini ortaya koymaktadır. Günümüzde kapitalizm her alanda köklü bir krizle ve çıkışsızlıkla karşı karşıyadır: Olağanlaşan ekonomik kriz, kâr oranlarının düşmesi, katlanarak artan işsizlik, işçi ücretlerinin düşmesi, yaşam standartlarının gerilemesi, on milyonların açlıktan kırılması, azgınca ilerleyen militarizm ve silahlanma, çıkışsızlığın yıkıcı ifadesi olarak emperyalist savaş, özellikle Avrupa’ya vuran göç dalgaları, burjuva demokrasisini daha da daraltan baskıcı devlet uygulamaları, geleneksel burjuva siyaset sahnesinin çökmesi ve sağ eğilimlerin/faşist hareketlerin/liderlerin yeniden hortlaması, toplumsal ilişkilerin her alanında çürüme ve kitlelere egemen olan derin bir umutsuzluk! Kapitalist manzara, insanlığın yıkım ve felâkete sürüklendiği bilim kurgu filmlerinin kâbus sahnelerinden fırlamış gibidir. Zaten böylesi filmler de nesnel süreçlerden bağımsız değildir. 8 kapitalistin elinde tuttuğu servetin dünyanın yarısınınkine, 1810 kapitalistin servetinin ise dünya nüfusunun %70’ininkine, en nihayetinde yüzde birlik kesimin sahip olduğu servetin 7 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 99’unun sahip olduğu toplam zenginliğe eşit olduğu bir dünya yaratmış bulunuyor kapitalizm! Böyle bir sistemin toplumda pozitif bir ruh hali oluşturması ve insanlığa müreffeh bir gelecek sunması elbette mümkün değildir.
Süleyman kılıç’nın ifadesiyle bugünkü durumu “kapitalist işleyişin olağan periyodik krizlerinden ayırt etmek ve çarpıcı biçimde ifade etmek gerekirse, bu, kapitalizmin tarihsel bir sistem krizidir”. Anlaşılacağı üzere periyodik kapitalist krizlerden değil, kapitalizmin varoluşsal krizinden söz edilmektedir. İnsanlığın ve dolayısıyla üretici güçlerin geldiği aşamanın kapitalizm sınırlarına hiçbir şekilde sığmamasının bunalımıdır bu! Kapitalizmin bu krizi, onun 20. yüzyılın başında emperyalizm aşamasına yükselişiyle kendini dışa vuran eğilimlerinin zamanla gelişip olgunlaşmasının bir sonucudur. Lenin, emperyalizm dönemine ayak basan kapitalizmin eğilimlerini “çürüyen kapitalizm”, “çöküşe yüz tutan kapitalizm” veya “can çekişen kapitalizm” biçiminde tanımlamıştı. Lakin Lenin, kapitalizmin bu eğilimlerinin onu derhal ve kendiliğinden bir çöküşe götüreceğini hiçbir zaman kast etmedi. Çok açık ki Lenin, emperyalizmle en üst aşamasına varan kapitalizmin yürüyüş çizgisinin veya ayak izlerinin onu nereye doğru götürdüğünü ortaya koydu. Geçen yüzyılın başında emperyalizm ve dolayısıyla çürüme dönemine giren kapitalizm, iki dünya savaşına ve sayısız felâkete yol açarak insanlığa büyük acılar yaşattı. 21. yüzyılın başında ise çürüyen kapitalizmin artık geçmiş dönem canlandırıcı potansiyellerini yitirdiğini görmekteyiz.
Marx’ın işaret ettiği gibi kapitalist üretim tarzı, gelişmesinin belirli bir aşmasında üretici güçlerin önüne dikilir, ket vurmaya başlar ve onların içerdiği tüm potansiyelleri dışa vurarak gelişmelerinin önüne geçer. Elbette bu engeller mutlak değil görelidir ve zaten Marx daima sistemin çelişik doğasına ve eğilimlerine işaret etmiştir. Nitekim kapitalizm büyük yıkımlar pahasına, geçmişten günümüze üretici güçleri şu ya da bu ölçüde geliştirebilmiştir. Lakin sistemin genç ve erken dönem canlılığı ile giderek yaşlandığı ve çürümenin ilerlediği günümüz koşullarındaki canlılığı bir ve aynı olamaz. Yaşlanma ve çürümenin ilerlemesine bağlı olarak kapitalist üretim tarzı, geçmişe nazaran üretici güçlerle daha fazla çelişkiye düşmekte, daha fazla çatışmakta ve üretici güçlerin önünde gün geçtikçe daha fazla engel haline gelmektedir…Neticede !
Kapitalist sistem çöküşe koşmaktadır.
2018-09-12
http://eyupflashaber.com/
Halit Atmaca’dan 1 milyon lira ödül Eyüpsultan’ın tanınmış işadamı Halit Atmaca, Diyarbakır’da günlerdir kayıp olan …