Birey ve toplum kolektif aklın ortak eseri olarak ete kemiğe bürünür zamanla. Toplulukları oluşturan bireyin varlığı olduğuna göre, toplum bireylerin kolektif-ortak aklı+vicdanıdır demek ki…
Bundan hareketle toplumların gelişim süreçlerini incelemek, devletin ve diğer sosyal, siyasal özneleri tarif etmek mümkündür. Bireylerin ortak eseri olan toplum, siyasal parti ve devlet aygıtını oluştururlar…
Devlet bireylerin ortak eseri, siyasal erkler o bireylerin ortak atma, seçme üründür. Kuşkusuz buda toplumların tercihlerini tarif eden önemli ipuçlarıdır…
Ülkede mevcut durum ve ölen toplumun tescil edilmiş verilerine bakalım birlikte…
Türkiye de Adalet + Vicdan + Emek + Demokrasi notlarına bakınca ölen bir toplumu görmeniz çok da zor değil…
Kadına yönelik şiddet 80 ülke bazında ilk 15’de
Çocuk istismarı noktasında 80 ülkede ilk 20’de…
Hukuka güven notu dünya ölçeğinde 98 ülke içinde en kötü ilk 20 ülke içinde…
Ekonomik eşitsizlik, gelir dağılımı notu dünya ülkelerinin en kötü ilk 20 ülkesi içinde…
Demokrasi ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, sendikal özgürlük, toplanma ve gösteri hakkı notu 120 ülke içinde en kötü düzeyde ki ilk 10 ülke içinde ne yazık ki…
Bu tablo ölen bir toplum tablosu, çürüyen bir alt yapı + üst yapı tablosudur… Devletleri var eden bireylerin kolektif aklı olduğuna göre, bu toplumun vicdanı + aklı ölmüştür. Zira yöneticiler bu toplumun ortak eseri ve üründür.
Bir toplumda adalet + vicdan terzisi eğrilmişse, bu toplum artık iflah olmaz hastalıklara gebedir…
Fırat kenarında ki koyunun hesabından söz eden yöneticiler, bu kısanın bir hikâye veyahut konuşma dolgusu –güzellemeden daha derin bir içerikten bahis edildiğinin farkındadır umarım… Zira Hz Ömer’in bu kıssası genel bir toplumsal ahlak-adalet terazisidir.
Unutmayalım ki bir toplumda adaletsizlik ve eşitsiz bölüşüm zulüm anlamına gelir.
Zulüm kılıcını çeken aynı kılıçla ölür.
Hz Ali