- EYÜPSULTAN KENTSEL ve KIRSAL ALANI
Birinci bölümde İstanbul Metropoliten Alanı yüklendiği işlevler, demografik ve ekonomik özellikleri, fizik mekan nitelikleri bakımından genel hatları ile incelenmiş, böylece, Eyüpsultan İlçesi’nin içinde yer aldığı büyük kente ilişkin özellikler belirlenerek kitabın ana konusunu çalışmak üzere bir çerçeve hazırlanmıştır.
Bu kapsamda, bu bölümde önce Eyüpsultan’ın kentsel ve kırsal alanlarının doğal yapı özellikleri topoğrafik ve jeolojik yapı, akarsu ve göller koşutunda tanımlanmaktadır. Bunu, tanımlanan bu doğal yapı üzerindeki arazi kullanış dokusunun hem kentsel yerleşmeler hem de İstanbul’un Kuzey Bandı’nda yer alan kırsal kesim özelinde incelenmesi izlemektedir. Saptanan arazi kullanış ilişkilerini sosyal yapı bazında değerlendirebilmek için gerekli bilgilenmeyi hazırlamak üzere, izleyen alt bölümde, Eyüpsultan İlçesi ve köylerinin demografik özellikleri sunulmaktadır.
Bir yerleşmenin kendi içinde yeterliliğinin, komşu yerleşmelere ya da metropoliten alana bağımlılık düzeyinin, ekonomik yapısının yorumlanabilmesi çevresi ile ulaşım bağlantılarının araştırılması ve anlaşılması ile mümkündür. Bu çerçevede, Eyüpsultan’da ki yerleşme merkezinin bağlı yerleşmelerle bağlantıları, Eyüpsultan’da yaşayanların konut-iş, konut-merkez, konut-donatı alanları ilişkilerine ulaşım konusundaki altbölümde yer verilmektedir.
Eyüpsultan İlçesi yönetim alanı geniş bir yüzeye yayıldığından ve bu alan kırsal ve kentsel yerleşmelerin yanı sıra ormanlar ve su havzaları ile İstanbul Metropoliten Alanı’nın altyapısal gereksinimleri ile ilgili arazi kullanış özelliklerini içerdiğinden bu bölümde altyapı ile ilgili saptamalara da yer verilmiştir. Bu bölümde Eyüpsultan İlçesi’nin kırsal alanı ile ilgili, bölüm kapsamı içinde, bir değerlendirme de yapılmaktadır. Eyüpsultan İlçesi’nin kentsel yerleşmesi ile ilgili konular, araştırmanın ayrıntıda yöneldiği kısım olduğundan, 4. bölümde tartışılmaktadır. Böylelikle kitabın izleyen bölümlerine ve değerlendirme bölümüne gerekli altlık hazırlanmış olmaktadır.
1.1. KONUM
Eyüpsultan İstanbul Metropoliten Alanı’nın Batı Yakası’nda, Çatalca Yarımadası’nda yer almaktadır. İlçe doğuda Sarıyer, Şişli, Kağıthane, güneydoğuda Beyoğlu, güneyde Fatih ve Zeytinburnu, güneybatıda Bayrampaşa, batıda ve kuzeybatıda Gaziosmanpaşa ilçeleri ile çevrilidir. İlçe Haliç’in son bulduğu noktada başlayan, kuzeyde Karadeniz kıyılarına kadar uzanan 242 km2’lik geniş bir alana sahiptir.
Bu geniş alanda Haliç kenarındaki tarihi çekirdek çevresinde gelişen kentsel yerleşme alanları ile metropoliten alanın kuzeyindeki orman ve havza kuşağı içinde kalan kırsal yerleşmeler yer almaktadır.
Eyüpsultan İlçesi yerleşme alanındaki mahalleler Eyüpsultan Merkez, Nişanca, Defterdar, Düğmeciler, İslambey, Rami Cuma, Topçular, Rami Yeni, Silahtarağa, Sakarya, Alibeyköy Merkez, Esentepe, Karadolap, Yeşilpınar, Akşemseddin, Çırçır, Güzeltepe ve Emniyettepe mahalleleridir.
Eyüpsultan ilçesi kırsal alanında Kemerburgaz şube ve bağlı olarak Mimar Sinan ve Mithatpaşa mahalleleri , Göktürk Beldesi ile Akpınar, Ağaçlı, Çiftalan, İhsaniye, Işıklar, Odayeri, Pirinççi ve Yayla köyleri yer almaktadır.
Eski çağlardan beri bulunduğu konum itibariyle insan topluluklarının yaşamasına uygun ortamlar sunan bu coğrafyada Eyüpsultan İlçesi kırsal alnının payına düşen arkeolojik buluntular da vardır.
1.2. DOĞAL YAPI
Yerleşme formunu etkileyen coğrafi, sosyal, ekonomik nedenlerin yanısıra doğal yapı özellikleri de yerleşmenin karakterini etkileyen faktörlerdir. Bu özellikler topoğrafik, jeolojik ve meteorolojik koşullardan oluşmaktadır.
1.2.1. Topoğrafik Yapı – Yerleşme Yoğunlukları
Arazinin topoğrafyası ile yerleşmenin genel biçimi arasında sıkı bir ilişki vardır. Yerleşmenin konumlandığı arazinin düz ya da engebeli oluşu yerleşmedeki yolların geçirilmesini, toplanma mekanlarının yerlerini, yapıların zemine oturtulma tekniklerini ve şekillerini etkiler.
Eyüpsultan İlçesi’nin kırsal alanı kuzeybatıya, Karadeniz’e doğru uzanmaktadır. Kentsel alan engebeli bir yüzeyde yerleşmiş olmasına karşın Eyüpsultan’ın kırsal alanı fazla yüksek olmayan tepeler, sırtlar ve hafif düzlüklerden oluşmaktadır. Batı Yakası’nda su bölümü hattı’, Doğu Yakası’na kıyasla, yakın olduğundan akarsular güneye, Haliç’e doğru akmaktadır. Eyüpsultan İlçesi’nin bu bölümü doğusundaki Sarıyer İlçesi ile birlikte İstanbul’un Kuzey Bandı’ndaki en önemli potansiyel dinlenme alanıdır. Güneyde yer alan yoğun yerleşim alanlarının su ve oksijen kaynakları ile gerek ormanlardaki uygun alanlarda gerekse kıyıdaki manzara setleri ve kumsallarda var olan dinlenme olanakları buradadır. Bu alan batıda Gaziosmanpaşa İlçesi Üzerinden Çatalca ormanlık alanına, oradan Terkos (Durusu) Gölü’ne ve giderek İstranca’lara bağlanmaktadır. Eyüpsultan İlçesi, aynı zamanda, İstanbul Metropoliten Alanı’nın birçok hizmet alanlarını da barındırmaktadır. Bölgenin kuzeyinde, Karadeniz sahillerinde maden çıkarımı yapılan maden ocakları ile çöp depolama işlevi yer almaktadır. Bu ocaklar yaptıkları kazılarla topoğrafyanın değişmesine ve çıkarılan toprakların denize doldurulmasıyla kıyı çizgisinin değişmesine neden olmaktadır.
Eyüpsultan İlçesi kentsel alanının topoğrafik yapısı engebelidir, % 30-40’ları bulan bir yapıdadır. Eğim oranları haritasından da izlendiği gibi Eyüpsultan’ın kıyı bandını kapsayan % 0-5 eğimli alanlar, yerleşme açısından elverişli sayılabilecek %0-5 eğimli alanlar ve % 10-20 eğimli alanlar bulunduğu gibi doğal yapının ancak önlem alınarak yapılaşmaya olanak sağladığı % 20-30, % 30-40 ve % 40’ın üzerinde eğim yüzdelerine sahip alanlarda bulunmaktadır. Haliç doğal su yolu ile komşu konumda olan yerleşmenin kuzey, kuzeydoğu kısımlarında ve batıdaki bölümlerinde daha çok % 20-40 ve % 40+ eğim oranlarına sahip alanlar yer almaktadır. Güneyde ise eğim oranları genelde %20’nin altında kalmaktadır.
Merkezde yer alan ve kıyıya yakın olan Eyüpsultan Külliyesi ve kıyı ile bütünleşen yakın çevresi deniz kotuna yakındır. Merkezden ve kıyıdan içeriye doğru ilerledikçe topoğrafya yükselmektedir. Merkeze ışınsal yaklaşan ve kıyıya dik inen yollar alçalarak uzanan vadilere oturmaktadır. Bu vadilerin arasında Haliç’e doğru son derece güzel panaromik manzaraya hakim tepeler yer almaktadır. Ancak denize yönelen bu vadi ve tepelerin dışında farklı yönlerde birçok vadi ve tepe daha oluşmuştur.
Tepelerden en ünlüsü Haliç kıyısına koşut uzanan eski Bahariye Caddesi ile tarihi merkeze ışınsal yaklaşan İslambey Caddesi’nin oturduğu vadiler arasındaki tepedir. Tarihi Eyüpsultan Mezarlığı’nın sırtlarında Gümüşsuyu olarak anılan semtte yer alan ve halk arasında Piere Lotti Tepesi olarak bilinen bu tepenin konumu ve manzarası 19. yüzyılda İstanbul’a gelen yabancıları etkilemiş, seyehatnamelerde ve yabancı kaynaklarda yer bulmuştur. Ayrıca Zal Mahmut Paşa Camii’nin sırtlarında, kayıtlarda adı Amcazade Vakıf Arazisi olarak geçen, muhtemelen Mimar Sinan eseri olarak gösterilen Zal Mahmut Paşa Sarayı’nın olduğu arazi de tarihi yapı kalıntıları içindeki ağaçları ve Haliç manzarası ile Eyüpsultan’ın hemen ilk bakışta seçilen tepesidir.
Eyüpsultan merkez yerleşmesinin ana ulaşım aksları vadi tabanlarına oturan yollardır. Ticaret birimleri ile yoğun konut alanları bu akslar çevresinde yer almıştır. Ancak vadiler yerleşmek için yeterli alan sunmadığından yapılaşma vadilerin her iki yakasında eğimli yamaçlarda devam etmektedir. Eğimin fazla oluşu nedeni ile çok katlı, yüksek yoğunluklu yapılaşma ana aksların çevresinde sınırlı kalmakta, eğimli yamaçlarda genelde daha az katlı yapılaşma görülmektedir.
Düğmeciler Caddesi referans noktası olarak ele alınırsa yerleşme üç bölgeye ayrılmış olur. Birinci bölge (A bölgesi), caddenin kuzeydoğusunda yer alan Silahtarağa, İslambey mahalleleriyle doğusunda bulunan Eyüpsultan merkez kesiminden oluşmaktadır. Ikinci bölge (B bölgesi) sözkonusu caddenin bulunduğu çevre olan Düğmeciler ile Rami Cuma, Rami Yeni ve Topçular mahalleleridir. Üçüncü bölge (C bölgesi) ise caddenin güneyinde kalan Nişanca ve Defterdar mahalleleridir.
Rami Cuma Bölgesi’nin kuzey kısımlarındaki İslambey Mahallesi genelde düz alanlar üzerinde yer almakta ve burada 5-6 katlı yapılar bulunmaktadır. Eğimli alanlarda (%20-40) ise 1-2 katlı yapıların konumlandığı görülmektedir. Alanın kuzeydoğu kıyılarında bulunan Silahtarağa Mahallesi ise %40’lara varan eğimden dolayı 1-2 katlı konutların yer aldığı bir bölgedir.
Rami-Topçular Bölgesi’nin sanayiden ticarete dönüşen bölgelerinde kat adetleri yükselmeye başlamıştır. Yerleşme dokusu ızgara sistemde olup eğim açısından en uygun yerleşilebilecek düzlük alanlardan oluşmaktadır. Düğmeciler Mahallesi 1-2 katlı konutların bulunduğu planlı alandan meydana gelmiştir. Nişanca bölgesinde genelde topoğrafya düz, yapılaşma yüksek yoğunlukludur. Tarihi dokunun bulunduğu bölgelerde, göreceli olarak, yapılaşma yoğunluğu düşüktür.
Tarihi merkezde mezarlıkların bulunduğu bölge düzlükten başlamakta, yamaçlara tırmanmakta, %40+ eğimli alanlarda devam etmektedir. Silahtarağa Bölgesi’ndeki Pierre Lotti Tepesi’nin de bulunduğu bölgeye kadar mezarlık alanları uzanmaktadır. Ayrıca yerleşmenin güneyinde de mezarlıklar bulunmaktadır.
Yerleşmede yoğunluk, eğim kriterine göre Silahtarağa’da (alanın kuzeydoğu kısımları) 1-200 ki/ha, 201-400 ki/ha yoğunluklu konut alanları, %40+ eğimli alanlarda yeşil alan, mezarlıklar ve benzeri kullanımlar, güneyde ve kıyı kesimlerinde 1-200 ki/ha ve 201-400 ki/ha yoğunluklu alanlar şeklinde dağılım göstermektedir. Düğmeciler ile İslambey Caddeleri arasında (%0-10) eğimli düzlük alanlarda ızgara sistemdeki dokuda 401-600 ki/ha ve 601-800 ki/ha yoğunluktaki konut alanları yer almaktadır.
1.2.2. İKLİM, BİTKİ ÖRTÜSÜ
Eyüpsultan’ın iklimini, İstanbul il bütününde yer aldığı alanın Haliç’den Karadeniz’e uzanması nedeniyle belirli bir iklim tipi içinde değerlendirme imkanı yoktur. Eyüpsultan İlçesi coğrafi konumu ve fiziki coğrafya özellikleri nedeni ile aynı enlemde yer alan birçok yerleşmelerin ikliminden daha farklı özelliklere sahiptir. Alan Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin kesişme sahasıdır. Genel olarak bozulmuş Akdeniz iklimi ile etkisini yitirmiş Karadeniz ikliminin hakim olduğu bir geçiş alanıdır. Kuzeye doğru çıkıldıkça yaz yağışlarının oranında da artış olmaktadır; bunda Karadeniz’e yaklaşmanın rolü büyüktür.
Hakim rüzgarlar poyraz ve lodos, yıllık sıcaklık ortalaması 13 ºC, en soğuk ay ortalaması 5 ºC, en sıcak ay ortalaması 22 ºC, yıllık yağış ortalaması 789 mm.dir.
Eyüpsultan kırsal alanının bitki örtüsü, Karadeniz’e uymuş ağaçcıl maki bitki topluluklarından, çayırlardan ve orman alanlarından oluşmaktadır. İstanbul ormanları ile ilgili genel sorunlar (bakınız: 1.1.4. Bitki Örtüsü) Eyüpsultan İlçesi idari sınırları içindeki ormanlık alanlarda da yaşanmaktadır. İstanbul Metropoliten Alanı’nın Batı Yakası Trakya kesiminde yaşayan nüfusun önemli kısmı ilçe ormanlarının hemen güneyinde yaşamakta, İstanbul’un yeni yerleşime açılan pek çok yeri ormanlık alanların bitişiğinde, hatta içinde bulunmaktadır. Kemerburgaz, Göktürk, Çiftalan, Ağaçlı … gibi yerleşmeler yakacak ve yapacak gereksinmelerini karşılamak için orman bitki örtüsünü tahrip etmkte, bunun da ötesinde başlangıçta kırsal nitelikli olan yerleşmeler orman içinde büyümektedirler. Giderek orman yerleşim alanlarının içinde kalmakta, bu da orman bitki örtüsünde önemli azalmaya neden olmaktadır.
1.2.3. SU YÜZEYLERİ
İlçe sınırları içinden Alibeyköy ve Kağıthane dereleri geçerek Haliç’e dökülmektedir. Arnavutköy ve İmrahor yörelerinin sularını alan Alibeyköy Deresi önce doğuya, sonra da güneye Haliç’e yönelmektedir. Yaklaşık 50 km uzunluğundaki derenin üzerine Alibey Barajı kurulmuştur. Toprak dolgu tipinde inşa edilen barajın göl alanı 1,66 km2’dir. Su hacmi mevsimlere göre değişiklikler göstermekle birlikte Alibey Barajı İstanbul’un su gereksiniminin % 6,6’sını karşılamaktadır. Ancak havza, Türkiye genelindeki köyden kente göç olgusu, konumunun uygunluğu, ulaşımın kolay sağlanması nedeniyle hızlı ve denetim dışı gelişen konut alanlarının tehdidi altındadır. Ayrıca Yayla ve Pirinççi köyleri havza sınırı içinde bulunmaktadır. Kemerburgaz Çöp Toplama Alanı ve Odayeri Çöp Düzenleme Alanı da önemli tehlikelerdir.
Kağıthane Vadisi İhsaniye Köyü’nün güneybatısından başlayarak, Alibey Vadisi’ne koşut olarak güneybatı yönünde uzanmakta, Belgrad Ormanı’nın bir bölümünün suyunu toplayarak ve Göktürk civarında meyve ve sebze tarımı açısından verimli düzlüklerle genişleyerek geniş bir yay çizmekte ve Haliç’e açılmaktadır.
Eyüpsultan tarihi merkezi Haliç doğal suyolu üzerinde bulunmaktadır. İstanbul ve Beyoğlu platolarını birbirinden ayıran Haliç’in oluşumu Boğaziçi ile aynıdır. Haliç Çatalca Yarımadası’nın yağış alanı en büyük çukurluğudur. Bir akarsu gibi menderes çizen, girintileri, çıkıntıları, küçük koyları ve burunları bulunan, güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda uzanan Haliç’in ağzı ile Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin bitimi arasında yaklaşık 8 km mesafe vardır. Haliç’in en geniş yeri ağız kısmında 1010 m , iç kısmında ise Kasımpaşa – Cibali arasında 700 m’dir. Haliç’in en derin yeri Galata ve Atatürk Köprüleri arasında 42 m’dir. Haliç bilinçsiz kullanım sonucu, tehlikeli bir kirlenme alanı haline gelmiş, gerek alüvyon birikmesi gerekse kent atıkları nedeniyle uç kısmına doğru, özellikle Halıcıoğlu – Eyüpsultan arasında, derinlik 5 m’nin altına düşmüş, üzerinde adacıklar oluşmuştur.
1.2.4. JEOLOJİK YAPI
Eyüpsultan İlçesi’nin bugünkü kentsel yerleşme alanına tekabül eden kısmı ağırlıklı olarak 1. zamanda oluşmuş bir jeolojik yapıya sahip olmasına karşın, günümüzdeki jeolojik özelliklerin oluşmasında Haliç’in etkisi yüksektir. Haliç, İstanbul Boğazı’nın oluşumuna bağlı olarak II. zaman ile IV. zaman arasındaki süreç içinde gelişmiştir. II. zaman ile III. zamanda ortaya çıkan yükselme ve sıkışmalarla, eski bir akarsu vadisi olan Haliç, İstanbul Boğazı ile birlikte kırılmış, IV. zamanda denizlerin yükselmesi ile su altında kalmıştır. Haliç’e dökülen akarsular, II. ve III. zaman arasındaki kırılmalar ve sıkışmalarla zaman içinde Eyüpsultan bölgesinin genel karakteri oluşmuştur.
Haliç çevresindeki arazi, genellikle I. zaman karbonifer sistemine bağlı grovak, killi şist, silisli şist ve kalkerden oluşmaktadır. Kırıklı-kıvrımlı bir yapı gösteren bu kayaçlar, yüzeysel olarak düzensiz bir ayrışma gösterir; derinlere doğru, ayrışma derecesinin azalmasına bağlı olarak yoğunlukları ve basınca dayanıklılıkları artar. Haliç çevresindeki düzensiz ve nispeten yüksek dereceli ayrışma gösteren kayaçlar yapılaşmalara karşı düşük direnç göstermektedir. Bu, Haliç çevresindeki arazinin yapılaşma için uygun olmayan bir bölge olması anlamındadır.
Yörede, III. zaman miyosenine ait tabakalar yer yer ince bir örtü oluşturur. Kil ve marnların az, buna karşın kum ve çakılların daha yoğun olduğu yapı, erozyona karşı dirençli değildir. Bu nedenle kolayca aşınır ve taşınır. Bu bölgelerde erozyona karşı önlem alınması gerekmektedir. Özellikle Haliç çevresindeki diğer vadiler erozyona karşı dirençsiz alanlardır. Bu alanlarda erozyona karşı ağaçlandırma, set yapımı ve benzeri önlemlerin alınması gereklidir.
Bu yapıların üzerinde, Haliç kıyısı boyunca ve Eyüpsultan merkezde batıya ve kuzeye uzanan vadilere doğru, kumtaşı, kil ve marnlı toprak bulunur. Bu toprak sınıfı ağırlıklı IV.zaman deniz alüvyonu olarak betimlenmektedir. Bu toprak cinsinin üstünde de ince bir tabaka olarak suni dolgu (moloz dolgu) bulunmaktadır. Bu toprak cinsleri Haliç çevresinde ve Eyüpsultan merkezde orta-düşük yoğunlukta yapılaşmaya direnç gösterebilmektedir. Bu da yapıların düşük yoğunlukta ve az katlı olarak ya da gelişmiş sistemler ile inşa edilmesini gerektirmektedir.
Eyüpsultan yerleşmesinin güneyinden kuzeybatısına ve Gaziosmanpaşa’nın doğusuna doğru çizilen sınırın doğusunda kalan kil ve marnlı bölge içinde orta dirençteki topraklar kalmaktadır. Ancak Gaziosmanpaşa merkezinin doğusundan itibaren jeolojik yapı değişerek kum ve çakıllı, direnci düşük ve erozyon ile diğer aşınma ve taşınma etkilerine karşı zayıf bir yapı yer almaktadır. Eyüpsultan’ın güney ve güneybatı sınırına doğru da aynı toprak yapısı görülmektedir. Kil ve marnlı toprak yapısı, orta-üst yükseklikte ve orta yoğunluktaki yapılara karşı dirençlidir. Kum ve çakıllı toprak yapısı ise erozyona karşı düşük dirençlidir ve ancak, gerekli yapılaşma önlemleri ile, orta yoğunluktaki yapılaşmaları taşıyabilmektedir.
Eyüpsultan yerleşmesi geri kalan toprak yapısını oluşturan ve genelini de kapsayan toprak yapısı killi şist ve grovak yapıdır. Alan bu yapısı itibari ile bölgenin en dirençli alanı olmakta ve yapılaşmada yüksek yoğunluğa da direnç göstermektedir. Mevcut yapılaşma, arazinin jeolojik özellikleri dikkate alınarak incelendiğinde, aşağıdaki sonuçlar çıkmaktadır.
Geleneksel yerleşim alanının ve anıt yapıların yoğunlaştığı Haliç çevresindeki, batı ve kuzeybatı yönlerinden gelen vadilerin kesişerek Haliç ile birleştiği düz alanda ağırlıklı olarak, kumtaşı, kil ve marnlı toprak ile bu toprak yapısının üstünde ince bir tabaka olarak karaya doğru kalınlığı azalan suni dolgu (moloz dolgu) bulunmakta olup, gelişmiş yapı sistemleri dışında, az yoğunlukta yapılaşmalara uygundur. Eyüpsultan geleneksel yapılaşması bu özelliklere uygun olmakla beraber, yeni yapılaşmalar, toprak yapısının sahip olduğu direncin çok üstünde olmasa da, fazla baskı oluşturmaktadır.
Vadilerdeki yapılaşma, Eyüpsultan Mezarlığı dışında, erozyon tehlikesini artıracak şekildedir. Başlangıçta düşük yoğunlukta yapılaşan bu alanlar dönüşüme uğrayarak yüksek yoğunlukta yapılaşmaya maruz kalmakta, bu da tehlikeyi artırmaktadır. Nitekim Haliç’e her yıl önemli miktarlarda toprak ve çeşitli katı malzeme akışı olmaktadır.
Rami Kışla Caddesi civarını kapsayan alan ise güneye doğru kil ve marnlı, kuzeye doğru kum ve çakıllı toprak yapısına sahip olmasına karşın yapılaşma tüm aks boyunca benzerdir. Kum ve çakıllı alanlar erozyon tehlikesi yaratmasına rağmen bu alanlarda hiçbir önlem alınmamıştır. Her iki bölgede de yapılaşma orta-üst yoğunluktadır ve yüksek yoğunluğa dönüşmektedir. Eyüpsultan’ın genel yapısında etkili çoğunluğu kapsayan killi şist ve grovak yapı ise yoğun yapılaşmaya direnç gösterebilen alanlardır. Eyüp FLAŞ HABER Alaettin Arslan