CHP 2019 Eyüpsultan Belediye Başkan Adayı Emel Bilenoğlu gündem özelde sorularımızı yanıtladı…
2019 Yerel seçimleri sonrası güncel hayata dair neler yapıyorsunuz…
Emel Bilenoğlu : Öncelikle inişleri çıkışları, hiç bilmediğimiz bir pandemi süreci, siyasi karmaşası, ekonomik krizleri, artan işsizlik ve hayat zorluğuyla bitirdiğimiz bir yıl ve aynı sorunların artarak devam ettiği yeni bir yıla başladık, bu senenin her şeye rağmen daha iyi bir sene olmasını dilerim.
2019 yerel seçimlerinden sonra adaylığım sürecinde Eyüpsultan ilçesinde yaşayan ve dokuna bildiğim tüm ilçe sakinlerine söz verdiğim üzere, kazansam da kazanmasamda 5 yıl boyunca her zaman yanınızda olacağım demiştim ve şu günlerde bu sözümü tutuyorum. Bu çalışmalar ülkenin içinde bulunduğu süreçten memnun olmadığımız için, ilke ve geleneksel yapımızın dışında süregelen sistemden duyduğumuz rahatsızlığı dile getirmek için yaptığımız siyasetin yanı sıra bir süreci tamamlama çalışmalarıdır. Siyasi çalışmalar, saha çalışmaları sadece adaylaşıldığı zaman ya da aday olmak istendiği zaman değil, içinde bulunduğumuz ve rahatsız olduğumuz sistemden duyduğumuz süreç bitene kadar istikrarla kurumsal yapıların bilgisi dahilinde devam etmelidir ki ben de bunu bu şekilde yapmaya çalışıyorum. Bu beş yıllık zamanı Eyüpsultan’da hayata dair ne varsa, elimden ne geliyorsa Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluştan bu güne kadar hiç değişmeden süre gelen, insana dair bütün hak ve özgürlüklerin savunuculuğunu yapan, haklı ilkelerini bu ilçede yaşayan dostlarımızla paylaşıyorum. Üstelik bunun için bir ünvan ya da bir göreve ihtiyaç duymadan, parti üyesi Emel Bilenoğlu olarak, her üyemizin de yapması gerektiği gibi yapıyorum. Açıkçası ilçe halkıyla hemhal olmaktan, neşesiyle gülmekten, kederiyle dertlenmekten yorulmuyorum, yüksünmüyorum. Bunu zaman zaman birkaç aydır başlattığımız Eyüpsultan’da Umuda Yolculuk Platformuyla yapıyorum, bazen vatandaş Emel Bilenoğlu olarak yapıyorum, ama her zaman yakamda parti rozetimi gururla taşıyorum. Hafta sonları evde olduğum zamanlar en çok sevdiğim şeyi, yani çocuklarım, eşim ve ailemle vakit geçirmeyi tercih ediyorum, birlikte film izliyoruz evde, malum pandemi süreci. Kitap okuyorum bu günlerde Son Cüreti okuyorum dönüp dönüp okuduğum sayfalar olduğu için uzun sürdü, bir türlü bitiremedim, ama çıkardığım en net sonuç dünyada teknoloji dışında hiçbirşey değişmiyor insanlar her dönemde aynı. Yağlı boya resim çalışmaları yapıyorum bu çalışmaların benzerlerini ilçemizde yaşayan SMA hastalığı olan Mirhan bebek için yapacağımız sosyal yardımlaşma işinde kullanmayı planlıyorum. İyilik için sanat yapan birkaç dostla bir atölye yapıp belki Mirhan bebeğe küçük bir fayda sağlayabiliriz. İşte günler böyle geçiyor…
Sahada olmak ne anlam ifade ediyor?
Emel Bilenoğlu: Sahada olmak sadece ülkedeki siyasi konjonktürün bizi yorması ile alakalı bir durum değil, içinde yaşadığımız bu genç dünyada hızla kaybettiğimiz yaşam hakkıyla da alakalı. Gün geçtikçe azalan ormanlar ve su, kirlenmekte olan denizler ve doğa da aslında tam da sahada olmak için yeterli bir sebep. İnsanları dinlemek bazı konularda bilgilendirmek, bazı konularda bilgi almak çok önemli. Öyle beklemediğiniz bir anda, öyle ummadığınız birinden o kadar güzel bir fikir alıyorsunuz ki, bazen bir çocuktan, bazen bir kadından, bazen yaş almış bir büyüğünüzden sizi bambaşka düşüncelerle yüzleşmeye zorluyor. Bu nedenle hem siyasi açıdan hem de hayata tecrübe katmak açısından yaşadığınız bölgede sahaya dair her şeyi bilmeniz gerekir diye düşünüyorum. Seçim zamanı da söylemiştim farklı kültürlerden, farklı inançlardan, farklı sosyal yapılardan insanların birbirini dinleyip anlaması gerek diye, zira hayatın en zor dönemlerinde hepimizin ortak derdi, içinden çıkmamız gereken çetin fırtınalardır tıpkı bu günlerde olduğu gibi. Mesela hastalık ne kültürel fark ne de ünvan dinlemiyor… Sahada olmak benim için hayatımın bir parçası oldu iletişim kurduğum dostlar beni çağırdığında bu davetlere tekrar tekrar icabet etmekten ve her davette yeni yeni dostlar, yeni kültürler tanımaktan çok mutlu oluyorum. Bundan yorulmuyorum, ya da bu süreci garipsemiyorum, pekala seçim sürecinden sonra kendi iç dünyama dönebilirdim ama onca söz, onca güven duygusu, onca emek işte o zaman SAMİMİYETTEN ziyade SİYASET olurdu. Bense samimiyeti her türlü siyasi serzenişe rağmen siyasete tercih ettim.
İBB Noktasında ne düşünüyorsunuz? Partiniz yerelde başarılı bir sınavdan geçiyorum sizce…
Emel Bilenoğlu : İBB bence tarihinin en adil, en liyakatli ve en vizyoner ve her şeye rağmen en verimli dönemlerinden birini yaşamakta. Başkanımız Ekrem İmamoğlu, ne siyasi hamlelerle çalışanları işinden etti, ne de iştirakler üzerinden haksız bir süreç yaşattı. Seçtikleri yöneticilerin her biri kendi alanında uzman (ve ne yazıktır ki her türlü imkansızlık ve karşı duruşa rağmen) görevlerini çağdaş bir bakış açısıyla gayet güzel yapmaktalar. Bu iş bir ekip işidir, başkanımızın ekibi de bu işte gayet verimli, ahlaklı ve başarılıdır. Diğer il ve ilçe belediyelerinin çalışmalarıyla da bu sürecin Ülkemize ne kadar katkı sağladığını görmemek mümkün değildir. Yaşadığımız yüzyılda geleneksel belediyecilik artık süresini doldurmuştur, aynı kadroların defalarca kötü yürüttükleri süreçleri tekrar tekrar sürdürmelerine halkın tahammülü kalmamıştır. Genç, eğitimli, bilgili, dünya görüşü, vizyonu olan, halkın içinde yaşayan, halkla birlikte süreç yöneten belediyecilik zamanıdır artık. Eminim ki vatandaşlarımız bu güzel dönemin keyfini doyasıya çıkartıyorlar ve bir daha bir daha bu süreci yaşamak isteyecekler.
Pek çok noktada Ehliyet-Liyakat meselesi konuşuluyor, sizce eksik olan nedir?
Emel Bilenoğlu : Tüm zamanlarda toplumun %100 ü nü memnun edebilme şansınız yoktur. İnanın sürece birçok negatif algıyla bakan kişilerle bile oturup konuştuğunuzda makul noktalara gelebiliyorsunuz. İşsizlik seviyesi o kadar gergin bir hale gelindi ki, birçok genç arkadaşımız birden fazla üniversite bitirmelerine rağmen temizlik işleri için talep açabiliyor. Liyakat sadece belediyelerinin kurumlarında değil tüm devlet kurumlarında da söz konusudur. Özel sektörde üst düzey bir talep açtığınızda sadece konunun temeli ile ilgili eğitim değil, üstelik 5 yıl, duruma göre 7-8 yıl tecrübe de beklenir, şöyle düşünün ülkeyi ya da illeri yöneten kadrolar özel sektördeki herhangi bir firmadan çok daha mı önemsizdir ki eş dost ilişkisiyle işe alım olsun. Açıkçası kurumların hepsi önemlidir ama hayvanat bahçesi yöneticiliği ile TÜBİTAK’ın bir pozisyonunu yönetebilmek aynı değildir, ya da yakın tarihin bize hatırlattığı şekliyle bir inşaat mühendisinin sağlık bakanı bakan yardımcılığı görevine getirilmesi de liyakat usulüne aykırıdır, ya da şehir tiyatrolarına zabıta müdürlüğü yapmış bir arkadaşımızı atamak tıpkı önceki dönemlerde olduğu gibi sakıncalıdır. Liyakat, tecrübe olmayınca orkestradan verimli müzik alamazsınız tabii.
2024 Yerel Seçimler noktasında ideanız nedir…
Emel Bilenoğlu: Bence bu konu ile ilgili içimizden hiç birimizin bir iddiası olmamalı, tekrar altını çizmek isterim siyaset şahsi iddialar üzerinden yapılmaz, yapılmamalı. Benim ilk umudum genel seçimlerde ülkenin bu inanılmaz zor durumdan kurtulması için topyekün bir mücadele vermemiz. Tabii ki daha sonrasında Eyüpsultan için de birlikte çalışacağız, tüm kadrolarımızla sahada olacağız. Hiçbirimiz öncelikle partimizin karar verici kurulları ve yaşadığımız ilçelerdeki halktan daha yukarıda değiliz. Bu kararlar aday adayların değil bu mercilerin kararları olacaktır; bizlere düşen sadece çalışmak, çalışmak. Bir amaç için mücadele etmek ayrı bir şeydir o amaca giden yolda istediğiniz olmadı diye oyunbozanlık yapmak ayrı bir şeydir, bizler oyunbozan değiliz amacımız çocuklarımıza güzel bir gelecek vaat etmek.
Nasıl bir ülke hayal ediyorsunuz gelecekte…
Emel Bilenoğlu: Gelecekte nasıl bir ülke hayal etme mevzusu ilkokul çağlarından başlar bilirsiniz, o zamanlar uzay yolu, star wars izleyicisi idim uçan arabalar hayal ediyordum, şimdilerde ise sadece huzurla uyana bileceğimiz, aç ya da susuz kalmayacağımız, insanların sağlıklı evlerde ay sonu telaşıyla yaşamadığı, çocukların eşit haklarla eğitim aldığı, hastalıktan kırılmadığımız, birbirimize karşı nefret söylemleri üretmediğimiz, insanların dünyevi arzularla birbirinin hatta en yakınındakilerin kuyusunu kazmadığı basit şeylerden mutlu olabileceğimiz bir dünya hayal ediyorum. Benim çocukken kurduğum uzay hayallerini şimdilerde büyükler kuruyor, oysa ben o hayallerden ülkemizde varlık içinde yoksulluk çeken insanları gördükten sonra vaz geçtim, demek ki herkes hayata aynı pencereden bakmıyor.